22 Kasım 2009 Pazar

keyword kafası

Birkaç zamanlık, yerli köklü oturmuş blogu olanlar arada bir "ahayt benim bloguma neler arayıp da geliyorlar ayol" yaparlar ya, ben ona çok özenirdim işte. Şimdi aklıma geldi bi bakayım dedim kim girmiş kim çıkmış, gelmişken keywordlere de baktım. Baya birikmiş, olgunlaşmış, ele gelir olmuşlar. Şimdi onlara "senkimsinyaaa" "aysalağabak" makamından huysuzlanıcam. Abazanları hor görecem, yazım hatalarıyla dalga geççem müsadenizle. Şımarık şımarık gülücez hep beraber. Buyrun.

otobüste alan razı veren razı tacizi -- oha, bi tane de değil bu. bi yerde mi görüyosunuz dizi adı mı ne bu böyle bilmemkaç kişi aratıp geliyo? üstümeiyliksaalık ne alması ne vermesi blogda öyle şey mi olurmuş?

terazi burcundan koca olurmu -- biz burç olayına tepki koyuyoruz hırt gugulun bana yaptığına bak ya... (bunu yazan bi daha gelirse ona tavsiyeım, soru ekini ayrı yaz. yazınız.)

don draper kimi seviyor -- rivayetler muhtelif, nobody ever lifted that rock derler ona bu alemde. (bi seferinde de "don draper sekreterleri" diye aratılmış. sırasıyla sayayım, ilki Peggy şimdilerde metin yazarı olan kız. ondan sonra santralde çalışan mı ne saftirik bi kız vardı, bi tur Peggy, bi tur Don Draper haşlamıştı onu çok kalmamıştı. sonra Jane diye gaşar bi kız geldi, Sterling'le evlendi gitti. Şimdilerde yine silik bi tip var sanırım orijinal bişi değil pek.)

sapık bacaklar -- sapık bacak ne lan? katil bacaklar, manyak bacaklar ufff duman çıkar duman. kuzuciğim.

sik içtim dilim yandı -- çok ayıp. ergensiniz sanıyorum.

pelin batunun tarihin arka odası kıyafeti -- bak görüyo musun beğenip aratan bile var.

doğum kontrol hapı tü -- tü?

işimden istifa edeceğim -- ben ettim kurtuldum sen de et. (gaza gelme tabi kötünü sağlama al)

plasente şampuan -- hihihi plasenta olucak doğrusu, dalga geçelim hadi. Ay öğren de geaaal tipe bak yaaa

içtim geğirdim bile -- bunu da söyleyecek google'dan başka kimsesi yokmuş yazık lan. (zavallılıkla fütursuzca dalga geçme kısmını da tamamlamış oldum)

miyto
-- tabii mutlaka.

bioxcin kullanımı bırakılınca saç eski haline tekrar dönüyor? -- harbi mi? anaa kullanmayalım lan o zaman.

şişman kapak kızı -- sensin şişman.

kız bacaklara bak be -- ah be.

çarli -- teessüf ederim.

revigen nasıl bir sey -- böyle ibne gibin puşt gibin bişey. (bana bunlarla gelin)

"ecm dedi ki" site:*.blogspot.com
-- elmoş yavrum seni soruyorlar galiba. uvv * filan bilinçli arayıcı hem de. yannız * olayı bu gugul aramada sökmüyor sanırım.

KZ VE AĞDA -- ağdalı porno yapılsın burdan yetkililere sesleniyorum, artık bu isteklerle baş edemiyorum.

kırmızı yeşil bantlı çanta -- gucci'leri diyosun?

Hastası olduğum bu fotoyu da vesileyle sokuşturayım.

ne nerede ne zaman niçin nasıl kim birer cümle içinde kullanalım -- ilkokul ödevlerini gugulda aratmayalım. vaktiyle öğrenelim bunları.

göt nasıl şikilir -- şiki şiki baabaaa

şampuana doğum kontrol hapı -- buna benzer bikaç tane var, hakikaten şampuana doğum kontrol hapı karıştırınca bişey mi oluyo? ben de aratayım nan merak ettim.

kendine zarar vermeden hasta olmak
-- hehehe çakaaal...

tarkanım -- tarkan duy beni bak sana tarkanım diyen bir kitlen var.

zenginler yilda kac para harciyor -- çok para üfff bu kadar hem de.

kız olmak istiyorum -- kolay gelsin.

17 Kasım 2009 Salı

oradaydım desem yalan olur

Hızlı yaşanıp genç ölünen zamanların en rockstar, en hızlı yaşar adamı Mick Jagger'ı huzurlarınıza davet ediyorum.


Gençliğini uyuşturucuyla, alkolle, partiyle, sekisle, bitakım çılgınlıklarla geçirip başına türlü türlü işler açmış, çeşit çeşit kadından çocukları olmuş, 60 küsür yaşına kadar da yaşayabilmiş, hala da yaşayan bi insan Mick Jagger. Michael Jackson bile 50sinde göçüp gitmişken ona gençliğinin ve dinçliğinin sırrını sorduk, biraz da dedikodu yaptık.

Glam Rock olayından eksik kalmadığın iyi olmuş Mick Jagger

Aynı zamanda kıl bir adam, böyle huysuz, böyle artis, böyle şımarık. Gerçi o kadar ünlü olsam benim de ne götü kalkık, ne piç olacağım belli. Farkı şu ki adam işini hem seviyor, hem para kazanıyor, hem de hayranları var "Stones bitti yeaaaa" demeyip nerde konser nerde olay var koşuyorlar. (Gerçi Stones hakikaten bitmemiştir herhalde, o da ayrı.) Bizim emektar artisler köşelerinden "sanat camiası çok vefasız :((" derken herif 425 milyon dolares servet sahibi olmuş, bir de sahneye çıkıp horoz dansı yapıyor arkadaş...


7'sinde neyse 70'inde de o. çokkomik.

Bilmemkaçıncı film festivalinde Shine a Light'ı seyretmiştim. Orada Rolling Stones'a bir kez daha hayran filan olmadım, başka bişey dicem. Sinemada konser seyretmek, hem de Rolling Stones konseri seyretmek, hem de yanında arkadaş filan olmayınca oldukça kafa skici bir tecrübe olabiliyormuş onu deneyimledim. Öyle bir hayran, bir fan falan değilim yani yanlış anlaşılma olmasın. Olsa da bundan utanacak değilim, asla. Neyse. Yine de Mick Jagger yahşi, Keith Richards canki, bir hareket, bir ihtişam, bir nümayiş, bir feveran...

İyice poktan bir müzik eleştirisi diline bağlayan bu yazımı hevesim kırılarak burada sonlandırıyorum. Halbuse ben Mick Jagger'ın buruş buruş yüzünde bir biredpit kasıntılığı görmediğimden bahsedecektim, gençliğinde en has ortamlarda sekmiş, 60larına gelince kültür elçisi takılmaya başlamış Mick beye methiyeler düzecektim ama olamadı. Kısfmet...

Stones tekmili birden

13 Kasım 2009 Cuma

ne haber, ne haber, ne haber daha daha ne haber

Şimdi haberler. Yok önce özetler.

- Şurada bahsettiğim olayı kısmen de olsa gerçekleştirdim. Kısmen derken yanaktan makas almak, fakyu diye bağırmak gibi anarşik tavırlar dışındaki kısmı, ordan sonrası harfiyen doğru. Kısa ama etkileyici tiradımı da attım. Bu olaydan etkilenen bir kişi daha ordan ayrıldı.

- Saçlarıma Revigen'den de bir fayda gelmeyince bi de sabun deneyeyim dedim. More Than Soap diye bir şey var ingiliş adıyla türk sabunu, halis. Defneli mi desem biberiyeli mi bi sabun verdiler, içinde ne vardı o derece dikkat etmemişim. Zaten o kadar süslü püslü kokulu sabunun içinde en enayi tipli olanı verdi kız. Öyle ümitsizim ki.

- Haddinden uzun zamandır cilt bakımı, temizlik, yüze göze sürmelik mucizevi şeyler ile ilgiliyim, envai çeşit şeyi sürüp sürüştürdüm bugüne kadar ama içlerinde aha budur diyebileceğim tek bir mamul çıkmadı. Çok bedbahtım ya, geçen gün aynada baktım alın nahiyesi eşşek derisine dönmüş. Cillop gibi cilde sahip olamadan kırışıp gidicem...

- En kaliteli yumurta hücreleri erken yaşlarda gidiyormuş, dangozları sona kalıyormuş. Aşşa yukarı 30 yaştan önce bu yumurtalardan biri embriyo olursa kaliteli bir mamul ortaya çıkıyormuş (tabii burada diğer malzemenin de kaliteli olduğu varsayılıyor). Ya allaam 30umdan sonra doğurup denyo bi çocukla uğraşmak istemiyorum, zaten çocukları sevmem bi de benimki böyle Disney Channel gibi bişey çıkarsa dünyanın en kötü annesi olurum lan :/


- Çok varoluşsal yazı tasarılarım var, ama hep işyerinde aklıma geliyor ve arkamdan birileri gelip geçerken konsontre olup yazamıyorum.

- Tabii yeni işimden bahsediyorum burda, ilk hafta itibariyle herhangi bir dallamalık görmedim.

- Elimi attığım ilk projede bug buldum, önemli de bişeydi. Kötüm kalkmasın sonra inişi acılı oluyor diye çok uğraştım ama nalet olsun çok analitiğim. Birisi kendinizde hoşlanmadığınız bir özelliğiniz var mı diye sorarsa (içler acısı haldeki bu cümleyi, söyleyenin zihinsel çoraklığının bir temsili olarak gösteriyorum) çok analitik olmam diye cevap vericem bundan sonra. Ya kahretsin, her şeye böyle analitik yaklaşıyorum, normal insanlar gibi tepki veremiyorum. Halbuki ben de herkes gibi ağlayabilmek, gülebilmek isterim. Analitik bir insan için hayat çok zor :(

- İlk haftamda üstünde boylu boyunca bir A harfi, diğer tarafında rahatça okunabilecek büyüklükte Attractive yazan kafam kadar kulplu bardakla (kupa lafını hiç sevmem) yeterince iddialı bir başlangıç yaptığımı düşünüyordum zaten.

- O zaman neden aldın ulan tarramın anteni, başka harf mi yoktu, başka bardak mı yoktu diyenlere cevabım uzun olacak. Şimdi biz sevdicekimle aldık bu bardakları, her harfinden vardı, ben onun adının baş harfini, o benim adımın baş harfini aldı. Böyle şebeklikleri ilkgençlik yıllarında yarıp geçmiş arkadaşlar kusuruma bakmasın, römantik manada gelişimimi geç tamamladım ben. 20li yaşlarımın bir kısmını dahi tomruk olarak geçirdim. O yüzden milletin artık gördüğünde peff dediği birtakım şeyler bana şirin gelebiliyor. Önemli olan paylaştıkça artan tat. Hayır lan romatik komedi seyredecek kadar düşmedik daha, yok artık.

- Arkadaşınızın düğününde/nikahında taktığınız paraları, aldığınız altınları gelinin/damadın halasıgiller yesin istemiyorsanız hediye çeki yaptırın. Verilen miktar faturayı kesip arkasına yazıyorlar oluyor. Tabii bu daha pratik düşünülen zamanlarda, yoksa hediyenin fiyatı filan ayıp şeyler bunlar. (sanki çeyrek altının fiyatı gizli. peh işte)

- Hayatımda sadece bir defa gadın dergisi aldım (adı Elle), bi yerde karıştırırken hoşuma gitmişti özel sayı filan. Aylar geçti elimi sürmedim henüz. İkincisini de geçen gün aldım. Ben bu dergileri okuyan kadınların o moda fotoğraflarındaki Dior! Louboutin! Zac Posen! leri kapış kapış aldığına inanmıyorum. Alan illa ki var ama diğer çoğunluk ne yapsın? Gitsin zara'dan topshop'tan filan en benzeyenlerini alıp iğrenç Nine West ayakkabılar, çin malı naylon çantalarla bütünlesin, sonra bir ömür kredi kartı borcu faizi ödesin. Zaten kredi kartı olmasa, adam çıkarıp o kadar boktan bir çantaya elceğiziyle 180 teleyi saysa bi daha sksen almaz. Yazık tabi onlara.

- Jam!

-imaj kreditto nikki graziano

2 Kasım 2009 Pazartesi

sephora'da ezik gibi kaldım


"Siz ne bakmıştınız" diye soran, elindeki malzemeyi sürekli methetmek suretiyle bana itelemeye çalışan kozmetikçi mağaza görevlileri karşısında nasıl bir eziklik duyduğumdan bahsetmiş miydim?

Şimdi ben olduğumdan 8-10 yaş küçük gösterdiğimden lise-üniversite çağlarında, cebinde parası olmayan, mümkün mertebe beleş peşinde koşan tayfanın bir neferi kılığında mağazaya daldığım vakit bi süre sonra görevli tripkar bir tavırla yanımda biter ve "ne bakıyordunuz" buyurur. Ben de o anda bir şey bakmadığımı hatırlayıp suçüstü yakalanmış gibi ortamdan sıvışırım. Yani aslında sıvışmıyorum ama ordan kaçasım geliyor, "öylesine bakıyorum" dediğim, ama baskıya daha fazla dayanamadığım günler olmuyor değil.

Bu durumu epeyce aştım sanıyordum ben, aşamamışım. Pazar günü Sephora'ya gittim, böyle bir erken-öğle vakti. Pazar günü için hala kargaBokunuYemeden sayılabilecek bir saatti, içerde kimseciklerin olmaması da beni teyit eden bir göstergeydi. Bu durumda iyiden iyiye sıkılmış mağaza görevlileri yaşadıkları hayata küfür etmekteyken içeri giren beni görüp bana sardılar. Sardı daha doğrusu, beline fırçalarını kuşanmış bi eleman gelip bana yardımcı olmaya başladı. Aradığım tek bişey var, vaktim de bol, ben de şöyle her markanın ilgili mamulüne bakına bakına, sürüne sürüne gezicem işte. Böyle kah bakınır kah sürünürken beklenen an geldi ve bana yardımcı olmaktan yorulmuş görevli fırçalarından da aldığı güçle "siz nasıl bir şey bakıyorsunuz" buyurdu. O an her ne kadar ordan kaçmak istediysem de aradığımı henüz bulamamış olduğum geldi aklıma. Hem niye kaçıyordum, almak niyetindeydim, henüz alamamıştım. Niyetim bu derece halisken kaçsam, hakkımdaki şüpheleri doğrulamış olmaz mıydım?

Kendimi böyle böyle telkin ederek turumu tamamladım ve kararımı verdim. Tabii oradan çıkıp gitme arzusu ile verilmiş acele bir karardı ama neyse ki yalnız değildim, fikir teatisi ettik, kararımızı verdik. Satın almış olmanın hafifliği ile bi saat daha gezerim mağazayı sanmıştım ama fırçalı adamın nefesini her adımda ensemde hissediyor, "sittir git burdan lan kurcalama her şeyi" diyen suratıyla karşılaşmamak için o tarafa bile bakmıyordum.

Bir de bişey farkettim. Astoria Sephora'da cilt bakım ürünlerini ışıklı raflara dizmişler iyi güzel de, mağaza sıcak, ışıklar sıcak, bozulur lan onlar? Zaten rujlar glosslar filan yavşamış kendinden geçmiş, Nars standı ise bakımsızlıktan orda öksüz yetim gibi kalmış. Hani Nars'ın ne olduğunu bilmesem, bu ne lan hayvan gibi de fiyat biçmişler ehehah derim. (hala diyebilirim aslında o da var.) Böyle böyle dolanırken aklıma en azından cilt bakım ürünlerinin serin raflarda saklandığı bir cilt bakım mağazası, adeta dünyası fikri geldi. (adı da cilt bakım dünyası olur ne kadar orijinal). Gerizekalı Sephora karşıma beline fırça kuşanmış artis tipler çıkaracağına cilt bakım malzemelerini haşlamamayı akıl etse daha iyi değil mi? Şimdi kim ordan bişey alır ki?

Turumun sonuna geldiğimde kasaya varıp aldığım iki parça şeyi ödediğimde görevli hala bana beş karış surat ediyordu. Sephora'dan bir kez daha ayrılırken bir kez daha "buraya da bi daha gelirsem na böyle olayım" dedim içimden.

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails