7 Mayıs 2015 Perşembe

başarılı yazı, başarısız yazı

Küçükken hep başarılı olacağımı düşünüyordum.
Küçükken hep, başarılı olacağımı biliyordum aslında.

Bugün geldiğim noktada düşündüğüm kadar başarılı olmadığımı görüyorum. Halbuki bir şekilde kendi tasarladığım şekilde, yani "bir firmada üst düzey yönetici" şeklinde değil, bana ait fikirlerin başarılı olduğu bir oluşum içinde olacağımı düşünüyordum. Evli ve çocuklu olup olmayacağımı ise hiç bilmiyordum. Çünkü işin bu kısmı benim şahsi çabama değil, daha çok kadere bağlıydı. Sevebileceğim birinin karşıma çıkıp çıkmayacağını bilemezdim, çıkmazsa bu konuda çabalamak netice vermeyebilirdi. Çıksa bile onunla uzun süreli bir beraberlik içinde olup olamayacağımı, çocuğumun/çocuklarımın olup olmayacağını bilemezdim. Bu konuda yapabileceklerim sınırlıydı. "Belki de hiçbir zaman olmaz" diyerek müdahale edemeyeceğim bir meselede uğrayacağım hüsrandan kaçınmıştım. Ama diğer meselelerde, başarılı olacağımı biliyordum. Başarının benim belirlediğim şartlarda geleceğini bir şekilde biliyordum.

Başarı veya başarısızlık, hadiselere bakışımızı, onları yorumlayışımızı etkileyen iki farklı bakış, iki farklı fikir aslında. Biri diğerinin zıttı değil. Biri aydınlıkken diğeri karanlık değil. Sadece bulunduğumuz noktadan geriye doğru bakıldığında farklı noktaları aydınlatan iki farklı renkte ışık.

Bir meselenin neticesine göre o neticede önemli bir payı olan bir hadiseyi yorumlayışımız değişiyor. Piyasaya yeni çıkmış o malı, riskli bir pazarlama usulüyle tanıtıyoruz ve tüketici de çok güzel tepki veriyor. Malımız nefis bir şekilde satıyor, büyük başarılar kazanıyor. Buradaki riskli pazarlama usulü, netice başarılı olduğu sürece "kimsenin almak istemediği bir riski alıp yapılmayanı yapmak" olarak yorumlanırken netice başarılı değilse "kötü bir karar. ZATEN tüketicilerin asla tepki vermeyeceği bir usul" olarak kalır.

Benzer şekilde, hayatlarımızda ulaştığımız noktada geriye baktığımızda, bulunduğumuz duruma göre başarılı olduğumuz veya başarısız olduğumuz anlar daha çok parlar. Hatta, yapmakta olduğumuz iş her ne ise, o işe yönelik hatıralar daha parlak görünür. Sanki çok küçük yaşlardan beri bir plan dahilinde hareket ediyor ve bugün geldiğimiz noktaya emin adımlarla ilerliyormuşuz gibi. Halbuki hayatlarımız bir çok küçük andan, bir çok başarılı ve başarısız karardan, bir çok deneme ve bir çok yanılmadan oluşur.

Bugün mimar olsaydım, 7-8 yaşındayken birkaç set legonun uygun parçalarıyla yaptığım farklı tasarımda evler çok manalıymış gibi görünecekti.

Bir çizer olsaydım, 10 yaşında ilk özgün bant karikatür karakterlerimi tasarlamış olmam tam bir "adam olacak çocuk" hikayesiydi.

Büyük bir yazar olsaydım, 9 yaşında günlük tutmaya başlamış olmam çok manalı olabilirdi.

Ama ben kod yazan bir insan oldum. İlk defa 11 yaşında oynadığım Wolf ve Doom'dan o kadar nefret etmiştim ki bugün fps adlı oyun usulünü yerle bir eden yeni bir oyun deneyimi icat ettim. Bu da fena olmazdı.

Neticede ben, sürekli deneyen ve birçok kez yanılmış bir insan oldum. Başarı ve başarısızlık üzerine o kadar çok düşündüm ki nihayet aradaki çizgi belirsizleşmeye başladı. Mesela bugün, başarı ve başarısızlık üzerine bir yazı yazdığımda bu sizi hiç de ilgilendirmiyor. Ama bu yazıyı bir Steve Jobs veya Richard Feynman yazsa baş ucunuza koyardınız. Çünkü geriye dönük her şey (bizi buraya getiren fikirlerimiz gibi) ancak vardığımız nokta sayesinde anlam kazanıyor.

Bu yazıyı, yapmam gereken bir sürü şey varken bir ara vererek yazıyorum. Verdiğim bir sürü karardan belki de çok akıllıca olmayan bir tanesi. Fakat diğer türlüsü hem yazıya hem fikre haksızlık olurdu. Başarısız olmayı kaldırabilirim, ama fikirlerini öylesine unutup giden biri olmayı istemem.

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails