17 Ocak 2011 Pazartesi

Varoşluğun Dramına Musluk Takan Adam

"Hiç televizyon seyretmiyorum, aa hiç ilginç değilim halbuki ilginç olan sizsiniz" şuursuzluğunda insanlar türedikçe "televizyon seyretmiyorum pek" demeye utanır oldum. Sahtekar elitlik gibi, gereksiz bir paye gibi televizyon seyretmemeyi kimliğime eklemesem daha iyi. Ama pek seyretmediğim de yeni çıkan reklamları bilmeyişimden, dizi karakterlerinin çoğunu diziden değil günlük konuşmalardan tanıyışımdan biraz belli oluyor. Gerçek şu ki, bir kere soğuyunca televizyonu takip etmek de zorlaşıyor. O eski tanıdıklığı olmayan kanallarda her şey yeni ve yabancı olduğundan çok çabuk sıkkınlık ve bıkkınlık veriyor. Bunun da çok şahane zevklere sahip olmakla alakası yok. Olsa olsa fazladan sinir sahibi olmakla alakası var, onu da ayda yılda bir gelen birisi televizyon açıp da YeteneksizsinizAllahbelanızıversinTürkiye seyredince farkettim.

Yanlış anlaşılmasın, yetenek yarışmasında acunbeyler dünbirhiçken, hem de gözümüzün önünde, paranın canına okudu (ahem) diye hasetten sinir yapmıyorum. Fakat ağarmış rasta saçları, baya baya çılgın reklamcı gibi tripleriyle alitoran, yıllardır hiç eskimeyen "ben memleketin en güzel garısıyam" kafasıyla hülyavşar ve etraflarında -bana göre- bir hare gibi beliren sahtelik, olmamışlık idraklerime dokunuyor.

Format gereği halkın sırtında yükselen jüri mizanseniyle aralarında tepeden tepeden konuşmaya en yetkili kişi belki acunbeyler; hayatta yaptığı şey farklı ya da komik olmayan, zavallı rezil reklamlar üretmek ya da kendi kendini üfleyebilen, osbir enerjisiyle yükselen mucize balon olmak değil; varroşluğun, avamlığın potansiyeline jeneratör bağlamak. Kim ne derse desin, en çok alan veren, ekonomiye en çok can veren, en çok sms oylayan, en canlı, en heyecanlı kitle olan avamı anlayıp ona çareler sunan, eğlenceler üreten acunbeyler'in, bu konuda ecnebinin rare gift dediği türden bir kabiliyeti var. Yoksa, kutu yarışmasının formatını ithal etmekle bu işler olacak olsa, her biri ithal format olan, sunucusunun tipine kadar birebir yarışmaların da bir o kadar atarlı, giderli, reytingli olması lazımdı. Bir acunbey prodakşın ın bütün olayı format olsa, konuşulan da o olur, karakter dedikodusu olmazdı. O rare gift, o okulu olmayan yetenek de burada devreye giriyor zaten. Acıyı seven, dedikoduya bayılan kitleye hikayeli, anlaması ve sindirmesi kolay, çelişkisiz, stereotip, dedikodu malzemesi bol karakterler sunmak. Yarışma formatı ise ancak bu karakterleri ortaya çıkarmak için bir senaryo olabilir, fazlası değil. Senaryonun sürükleyici olması da elbette önemli fakat esas özel durum, ayrı ayrı bir hiç olan bu karakterlerin umutlarını, heyecanlarını, hayalkırıklıklarını, acılarını ekrana taşırken aynı zamanda onları gerçekliklerinden koparması, hikayesi bağlamından kopan karakterin stüdyoda daha acısını anlatırken kendine yabancılaşması. Televizyondakinin mahallenin kızı, kahveye her gün giden sessiz genç değil de bayramlıklarını giymiş, stüdyo makyözleri tarafından boyanıp cicilenmiş, belli belirsiz ünlenmiş, belki yarı sahte bir karakter olması seyirciye de kolay bir ötekileştirme sunuyor. Mahallesinde ziyaret edilen mağdurlarla, fakirlerle özdeşleşen televizyon başındaki adam, o sıra ister istemez vicdanıyla yüz yüze geliyor ancak acunbey kahramanlarıyla vicdan-free hikayeler akşam yemeği sonrası için daha hafif, öğlen yemeği sohbetine daha uygun. Bugün konuşup yarın unutmalık, unutsak da bişeyolmaz yarı ünlülerin bu işten kârı da, televizyonda görünüp hasbel kader birinin dikkatini çekmek, en fazla bir reklamlık bir şöhret hayali.

Avamlık demişken, zirvede bırakayım bari.

Drama musluk takan acunbey'in yetenek yarışmasında da yaptığı aşağı yukarı aynı, artık kimsenin para vermediği taklit veya akrobasi yeteneğiyle milleti on dakikalığına bedavaya eğlendirmeye gelmiş zavallıları, diğer jüri üyeleri tarafından hülyavşar hayranlığı ve reklamda kullanılabilirliği test edildikten sonra ayaküstü deşeleyip içinden ilginç bir hikaye çıkıp çıkmadığına bakmak. Sonrasını sabrı ve yeteri kadar dikkati olan zaten diğer acunbey prodakşından takip eder. Ben almayayım, tadımlık seyrettim, kesti.

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails