2 Ocak 2010 Cumartesi

biraz da san'at

San'at dostları alınmasın ama hayatımda gördüğüm en tarrak kürrek sanat olayı olarak Site'yi seçiyorum. Sarkis'in Site'si.

Aylardır gideyim göreyim, amman kaçırmayayım diye aklımın bir köşesinde tuttuğum bu İstanbulModern hadisesini haybeye gözümde büyütmüşüm, değmezmiş. Bir de seviniyorum oh bebek, 10 ocakta bitiyordu, ucundan yakaladım diye. Şaka maka iyi de promote edildi, üst geçitlerde boylu boyunca ilanlar, televizyona reklam filan. Çoluğunu çocuğunu kapıp gelen mi ararsın, hadise varmış diye koşup gelip sonra rehberleri okumaya üşendiği için hmm hmm diye bakıp geçen mi... Pixie saç, rengarenk çoraplı, babetli, eşşek kadar kız çocukları ile plastik çerçeve retro gözlüklü, fularlı iri heriflerse zaten bu mekanlarda görmeye alışkın olduğumuz, olmazsa olmaz etkinlik dekoru olarak yerlerini almışlardı. İşim ve evim gereği bunların doğal ortamlarına yolum pek düşmediğinden, böyle yerlerde görünce nesli tükenmekte olan bir canlı türüyle karşılaşmış gibi oluyorum, içime garip bi güven doluyor, ne dersen de.

Neonlar önünde dansöz, neonlar da Sarkis'in bir şeyleri. Of.

Şindi sanatçı dediğin zaten senden benden farklı bir bünye, farklı bir mekanismus. Bunu böylece belledim, kabul ettim. Avcı toplayıcılıktan azıcık ileriye geçmiş her toplumda var bundan, kimisi yiyecek, kimisi giyecek, kimisi edevat, kimisi sanat üretecek. Sanatı üreten de haliyle ona göre bir değişik şekillenecek. Hayata senin benim baktığım gibi bakmayacak yani. Fakat bunu kabul ederken işin içinde biraz ilginçlik, şöyle bi pırıltı, en azından kafanın içinde bir ampul filan ararım ben, elimde değil. Etekleri zil çalan elbiseyi fotoğrafın üstüne koyduğun vakit yıkıntılara can verdiğini düşünen sanat kafası bana göre kafası güzel kafası oluyor.

Sarkis hakkında bir şey bilmem. Şimdi okudum İstanbul'da doğmuş, İstanbul'da okumuş, Paris'te yaşarmış. Öğrendiğim birkaç şey de şöyle oldu;

- Sarkis, ses bantlarıyla oynamayı çok sever. Evinde kullanmadığı ses bantlarını uygun formlarda heyköl, enstalasyön haline getirir. Hiçbir forma sokamadıysa köşeye yığar.

Lulu adlı bu eser Lulu adındaki operanın ses bantlarından oluşan bir şey. Damarda akan kan hesabı.

- Halk arasında kurşun dökme olarak bilinen ritüelden çok etkilenmiş, kurşunun suya döküldüğü anda oluşturduğu organik forma hayran kalmış, suya değen kurşun cozurtusunu tarif edecek kelime bulamamıştır. Fotoğraf teknesine döktüğü kurşuna duyduğu hayranlığa ben ayrıca hayran oldum ama organik form dediği şey bok gibi olmuş üzgünüm. Göz möz çıkmamış üstünde. Bi dahaki sefere üç kulhü bir elham eşliğinde spiritüel bi ritüel ile denemesini tavsiye ediyorum. Bakirelerin dokunuşuyla hayat bulan şaman elbisesini de giyerse çok başka, bambaşka olabilir.

- İki elbisenin yakınlaşması diye tarif ettiği bir olay var, biri Burkina Faso bilmemne ruhani şeysinin elbisesi (bir bakirenin ketene dokunarak can verdiği elbise), bir de görünmezlik elbisesi adında enteresan bir form, adamı hapşırtan bir misk kokusu. İki elbise karşılaşmış ve buna vaaay anasını diye bakıyoruz, bakmamız bekleniyor çünkü. Bu açıdan bakılınca Sarkis gerçekten naif bir insanmış.

Bu kez Aşık Garip'in (vityo) bantlarından bir adet Aşık Garip.

- Bir kenarda boylu boyunca uzanıp tam ortada kavuşan kırmızı kumaşla yeşil kumaş. İki denizin kavuşması, kavuşma, buluşma ve alkış.

- Ritmik bir bik bik sesi ile alanı dolduran ise Dakikada 110 adlı sanat eseri. Sarkis'in kalp atışlarını simule eden elektronik metronom, bir köşede, öylece, Sarkis'i bize bağlıyor. Adeta sanatçının kendinden bir parça. Bir hanzo olsaydım üstüne basardım.

- Üzerine kuşların zıçtığı terkedilmiş bisiklete yapıştırılmış kuş tüyleri. Melekler bisikleti.

Kendinden bir şey bırak masası

- Son olarak, "Kendinden bir şey bırak" adlı interaktif bölüm. Burada da adından anlaşıldığı üzere, belirtilen alana kendimizden bir hatıra bırakıyoruz. Bırakılanlardan aklımda kalanları da sayayım da Sarkis ve sanatının kitleler tarafından yorumlanışı hakkında bir fikir versin; üstüne rujla Piraye yazılmış peçete, vesikalık fotoğraflar, anahtarlar, birkaç lipgloss, fişler, otobüs bileti, bitmeye yüz tutmuş dörtlü göz farı, akbil, irili ufaklı kurşun kalemler, post it üstüne yazılmış telefon numarası olmayan bir numara, sakız paketleri, kırık bir kredi kartı ve buna benzer, ceplerde çantalarda kalmış çer çöp. Sigara paketi olmadığını hayranlıkla gözlemlediğimden, dayanamayıp boş bir sigara kutusu bıraktım ben de.

Fotoğraf çekmek yasak olmasaydı bunları da koyardım. "Ya bunlar X, ya da ben sanattan anlamıyorum" gibi ezik önermeler yazma zahmetine bile girmiyorum ve soruyorum: bu ne lan?

--Sanatçı duyarlılığını şeyaptım diye beni hor görmeyin, yerlere çalmayın.

2 yorum:

ege dedi ki...

koptum :)) muhteşem bir yazı!!!
son post'umu sana ithaf etmek isterim bardak'çım :)

hevesli bardak dedi ki...

Teşekkür ederim zahmet etmeseydin (:

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails