5 Mayıs 2010 Çarşamba

türk ünlüsünün internetle imtihanı

Bir merhaba deyip hemen başlıktan üzerinize doğru esen kompleks rüzgarını keserek başlayayım. Türk ünlüsü lafı asla bir "aman bizim ünlüler böyle oluyor işte, ne de olsa Türk ünlüsü" algısı vergisi yergisi içermiyor. Genel olarak dünya çapı ünlüleri, Amerikan selebritileri ve Alman şarkıcılarının ünlülerini yeterince incelemediğimden scope'umu belirtme, territory'mi mark eyleme amacıyla ekledim Türk kısmını. Ben ancak türkiş ünlüleri takip edebiliyorum çünkü, onları da twitter'ım elverdiğince, sabrım yettiğince yapıyorum.

Türk ünlüsünün internetle imtihanı daha en baştan ikiye ayrılıyor. İnternetin kendisiyle münasebetler çoğu zaman orta şekerken, internetteki içeriğin önemli bir bölümünü oluşturan sosyal medya sakinleri ve internet yazar çizerleri ile imtihan daha çetin olabiliyor. İnternetteki mevcut içeriği bile hazmetmekte zorlanan Türk ünlüsünün sosyal medyayı ve o her kafadan bir ses kaosunu, hele ki o çıkan seslerin hoşuna gitmemesi durumunu kabullenmesi çok zaman mümkün değil. Zira ego yaşken eğilir ve ünlü egosu ünlü oluncaya kadar mümkün mertebe tahtaya, taşa bağlamıştır. Yoksa o ışıltılı dünya nasıl üstüne üstüne gelir insanın biliyor musun?

Ünlü adamın internetin kendisiyle münasebetini ilk defa Cem Yılmaz'a televizyonda "internetle aranız nasıl" sorusu sorulurken düşündüm; ben bir Cem Yılmaz olsam, internetle ne derecede muhatap olurdum?

Evvela okuyup bilgi edinmek, haber almak için kullandığımız internet, daha sonraları okuduğumuzu anlayıp cevap verdiğimiz bir mecraya dönüştü. Ulaştığımız içerik daha çeşitlenirken o içeriğe katkıda bulunma imkanlarımız arttı. Kendimizi ifadenin önündeki engeller bir bir kalkmış, kimlikler, kişilikler, fikirler ve her şeyler özgürleşmişti. Sıradan bir insanın düşündüğü, ürettiği herhangi bir şey ile tanımadığı insanlardan oluşan bir kitleye ulaşmasını internet sağlıyordu ve bu da sıradan insan için anasının babasının görmediği (yani bir önceki nesil demek istiyorum, anaya babaya bacıya saygım olmadığından değil) şahane bir imkan demekti.

Bu fikirden hareketle -mesela- Cem Yılmaz, zaten düşündüğü, ürettiği herhangi bir şeyi eski usulden kitle iletişim araçları vasıtasıyla kendisini tanımayan insanlardan oluşan bir topluluğa ulaştırma imkanına sahipken internette daha ne yapabilir diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu tarz bir adamın, düz adam gibi sosyal medyalarda forumlarda şurda burda kendini ispat etme derdine düşmesine gerek yoktu. Kimliğini ifşa etmediği sürece, bu işe sıfırdan başlarsa o, internette bir hiçti. Sıradan adam, fikir ve sanat eserleri ile meşhur olma düzleminde zaten bir hiç olduğundan internette hiç olmak ona koymuyordu. Onun yerine, hiç kimliğinden bir şeyler inşa etmeye hevesi ve isteği, hatta azmi vardı. Gerçek hayatta seçme imkanı bulunmayan her türlü olumsuz durumdan azade, tertemiz mis gibi bir kişiliği olması bilakis hoşuna gidiyordu. Şu haliyle de internet, gerçek hayatta her şeyinden memnun olan birisinin yeni bir kimlik inşa etmeye uğraşacağı bir yer değildi.

Bu sebepten internetin sosyal medyalarda sanal kişilik yaratma eylemlerine hizmet etmekten çok daha fazla işe yarar bir icat olduğunu başta ünlüye, sonra düz adama anlatmak günden güne zorlaşıyor.

Ünlü internetten gazete okusun, ünlü internetten alışveriş yapıp ara sıra karikatürlere, komik resimlere baksın. Bunlar da temel vakit geçirtgeçi. Temel olmasının yanında delicesine teknik ve zihinsel donanım gerektiren şeyler değil. Zamanında hepimiz yaptık, belki hala yapıyoruz gelin itiraf edelim. Bunların dışında genel olup biteni, varlığı sadece internet ile mümkün olan yeni fikir ve mecraları, başka başka iş kollarını takip etmek, bunların sunduğu ortamlarda var olabilmek bile ciddi bir emek ve mesai haline geldi. Hemen her türlü içeriğin interaktivite gerektirip ekmeğe denk köfte prensibiyle çalışması, birtakım dimağları zorlar oldu. Bunun neticesinde "ay ben anlamıyorum öyle şeylerden yaa" diyen ünlüler türedi. Günümüzde facebook'taki işleyişe aklı ermeyen, bilgisayarında dns ayarı yapınca "yutuba gireyim derken az daha bilgisayar mehendisi oluyordum"(yavaş ol da saçın başın dağılmasın çokafedersin) buyuran ünlüler mevcut.

chp kadın kolları fahri başkanı sibelalaş da bir ünlü. twitter'ı da var. onu rastgele seçtim desem bana inanır mısınız?

Bunu çok zaman ünlünün ünlü olurken geçtiği taşlı yollarda zihinsel mesaisinin önemli bir bölümünü harcamış olmasına, bizler internetli hayata ayak uydururken onun ışıltılı dünya, beyaz cam, renkli koltuğa uymaya çalışmasına bağlamak mümkün. Çünkü bizler sıcak yatağımızda yatarken çoğu sabaha kadar mesai yaptı, bizler tatildeyken onlar işteydi mesela. Bu yüzden ünlünün kavrayışı, anlayışı ortalama üstü ünsüz insan kadar kıvrak değil, bu bir gerçek. Bir diğer gerçek ise ünlü olmuş çoğu kişinin, onu ünlü eden marifetini akademik hayatla paralel götürmemiş olması. Akademik derken, her oyuncu her şarkıcı doktora sahibi olsun, üniversite bitirmemiş olanı adamdan bile saymayalım değil, normal öğrenim hayatından bahsediyorum. Genel eğitim hayatı genel olarak teklemiş, alternatif yollara sapmış ve o yollarda sebat edip para eder işler çıkarmış insanlar entertainer ve ünlü oluyor, genellikle. Akademik yetersizliği de çok zaman içinde bir ukde kalıyor ve kah sonradan satın alınan bir akademik kariyer, kah akademik kabiliyet içeren/gerektiren her türlü eyleme tepeden bakma şeklinde tezahür ediyor.

Akademik hayatı fena olmayan gazeteci/yazar/araştırıcı takımının ünlüsünün çaresine ise ünlü olmanın getirilerinden biri olan ünlü egosu bakıyor. Bu egonun arkasında duran okumuşluk ancak çokbilmişliğe, tepeden bakmacılığa hizmet edebiliyor. Anlamadığı şeyi beğenmeme hali, internet karşısında küçümseme oluveriyor. İnterneti küçümserken kazara içerik oluşturan insanları da küçümseyen ünlü ise beğenmediği sosyal medyaları ve oluşturdukları internet bulutunu bir anda karşısında bulabiliyor.

okumuş ünlülerimizden cüneyt özdemir, arkasında kitaplarla göz kamaştırıyor.

Ardından ünlü ile internet, ünlü ile sosyal medyalar karşılıklı geliyor. Başka ünlülerin programlarında, televizyonlarında, gazetelerinde ünlü ünlüye dertleşmeler yaralara merhem olsun isteniyor. Zira ünlü, bugüne kadar hiç tanımadığı, bilmediği bir şeyle karşı karşıya. Magazincilerle nasıl mücadele edeceğini yeni yeni öğrenmişken bir de internetler yüzünden ağzından çıkanı tartmak zorunda.

Küçük ünlünün sosyal medya canavarı karşısındaki halini de bir başka zaman yazayım. Yoruldum ya, ünlenmiş kadar oldum. Ünlü olmak çok zormuş gerçekten. Çok empatik oldum bugün.

1 yorum:

Elmoş dedi ki...

Bir yorum yazmak istiyordum, kısmetse daha sonra.

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails