8 Temmuz 2010 Perşembe

atlas shrugged okuyorum - hâlâ

Serviste okurum ohh kalın kalın diye başladığım Atlas Shrugged külliyatı ile bir senemi doldurmak üzereyim. İki ayım kaldı sanırım. En uzun süre okuduğum kitap rekoru şu an tam bir sene ile Hobbit'in elinde. Atlas Shrugged neyse ki daha uzun.


Bu fikirlerimi kitabı bitirdikten sonra yazacaktım ama kalan sayfalarda ilginç bir şeyler olacağına ümidimi kaybetmek üzereyim. Normal ilginçlikte şeyler oluyor, fakat içimden bir ses John Galt'a kötü bir şeyler olacak diyor. Sonlara doğru yaklaşık 100 sayfa tutan bölüm sonu canavarı gibi tiradından sonra okuyucu olarak John Galt'ın hala yaşamasını istiyorsam bu da sırf diri vicudu doprak olmasın diyedir. Zaten onun bir kabahati yok, bütün kabahat "dur lan bu ibneler anlamamıştır unutmuştur şimdi" diye bin küsür sayfalık kitabın anafikrini yüz sayfalık bir tiradla hızlandırılmış kurs gibi, okuduğumuzu anladık mı gibi tekrar etme gereği duyan yazarın. Bunun bilincindeyim. Bir de olayların sürrealliği yüzünden romanla bağlantım çoktan koptu. Hani Neverland ortamına bile tamam ama, bi kadın düşünün, bütün ideal ve kaslı erkekler ona aşık olsun ama aynı zamanda birbirleriyle de çok iyi dost olsunlar. Dost ne, bayılsınlar birbirlerine, hayran olsunlar. O onun ticari başarısına, bu bunun sanayi aşkına tapsın. Kadın birinden birine switch ederken öyle smooth reaksiyon göstersinler ki kadının beynindeki switch bile daha sancılı olsun. İşte böyle sürekli bir "peki hayatım, zaten biliyordum benim son olmayacağımı. seni hep seveceğim" kafası ortama hakim olsun. "onu ben elimde tutamadım, hep kendi dallamalığım ama seni seçerek çok iyi yapmış ehe" gibi gerçeküstü laflar eden karakterler yüzünden felsefeden de anafikirden de soğudum. Objektivizm mi godoşizm mi belli değil arkadaş, duygulara yer yok derken, o kadar da değil. Herkesin bi sınırı var.

Şimdi zihinsel kondüsyonum müsade etse, bir zamanlar yazılan roman/film karakterlerinin karakter değil kahraman, kötü adamların da kötü adam filan değil bildiğin iblis olduğunu, zamanla bunların değişip gerçeğe yaklaştığını ve böylece mazur görülecek noktaları da yazarım ama ona benzer bir şeyler yazdım sanırım daha önce. Bugün bu godoş tavırları ve Dagny Taggart'a aşık olmuş heriflerin birbirlerine gizliden gizliye eşcinsel hisler besleyip beslemediklerini merak ettiğim için onlardan dem vurmak istiyorum. Bi adam aşık olduğu kadını "zaten sonuncunun ben olmayacağımı biliyordum" diye bırakıyorsa herhalde başkası vardır. Eh ortalıkta doğru dürüst kadın olmadığına göre geriye kala kala sevdiceğinin eski sevgiceğiyle arasındaki sevgi-nefret-dostluk-hayranlık dolu ilişki kalıyor - ki hiç mantıksız değil. Ayrıca Neverland'de bir gay çift olması politically çok correct olabilir. 50'lerde böyle şeyler yokmuş ama bugün olsa yeriz yani, zamanın şartları kaldırır bunu. Zaten çok merak ediyorum neden Atlas Shrugged dizisi yapılmıyor diye. Aşk-ı Memnu ve Mad Men ekibini göreve çağırıyorum, Ayn Rand'ın ölümsüz eserinden Atlas Shrugged'ı çekmek üzere. Bak çok güzel olacak diyorum.

Hiç yorum yok:

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails