13 Kasım 2009 Cuma

ne haber, ne haber, ne haber daha daha ne haber

Şimdi haberler. Yok önce özetler.

- Şurada bahsettiğim olayı kısmen de olsa gerçekleştirdim. Kısmen derken yanaktan makas almak, fakyu diye bağırmak gibi anarşik tavırlar dışındaki kısmı, ordan sonrası harfiyen doğru. Kısa ama etkileyici tiradımı da attım. Bu olaydan etkilenen bir kişi daha ordan ayrıldı.

- Saçlarıma Revigen'den de bir fayda gelmeyince bi de sabun deneyeyim dedim. More Than Soap diye bir şey var ingiliş adıyla türk sabunu, halis. Defneli mi desem biberiyeli mi bi sabun verdiler, içinde ne vardı o derece dikkat etmemişim. Zaten o kadar süslü püslü kokulu sabunun içinde en enayi tipli olanı verdi kız. Öyle ümitsizim ki.

- Haddinden uzun zamandır cilt bakımı, temizlik, yüze göze sürmelik mucizevi şeyler ile ilgiliyim, envai çeşit şeyi sürüp sürüştürdüm bugüne kadar ama içlerinde aha budur diyebileceğim tek bir mamul çıkmadı. Çok bedbahtım ya, geçen gün aynada baktım alın nahiyesi eşşek derisine dönmüş. Cillop gibi cilde sahip olamadan kırışıp gidicem...

- En kaliteli yumurta hücreleri erken yaşlarda gidiyormuş, dangozları sona kalıyormuş. Aşşa yukarı 30 yaştan önce bu yumurtalardan biri embriyo olursa kaliteli bir mamul ortaya çıkıyormuş (tabii burada diğer malzemenin de kaliteli olduğu varsayılıyor). Ya allaam 30umdan sonra doğurup denyo bi çocukla uğraşmak istemiyorum, zaten çocukları sevmem bi de benimki böyle Disney Channel gibi bişey çıkarsa dünyanın en kötü annesi olurum lan :/


- Çok varoluşsal yazı tasarılarım var, ama hep işyerinde aklıma geliyor ve arkamdan birileri gelip geçerken konsontre olup yazamıyorum.

- Tabii yeni işimden bahsediyorum burda, ilk hafta itibariyle herhangi bir dallamalık görmedim.

- Elimi attığım ilk projede bug buldum, önemli de bişeydi. Kötüm kalkmasın sonra inişi acılı oluyor diye çok uğraştım ama nalet olsun çok analitiğim. Birisi kendinizde hoşlanmadığınız bir özelliğiniz var mı diye sorarsa (içler acısı haldeki bu cümleyi, söyleyenin zihinsel çoraklığının bir temsili olarak gösteriyorum) çok analitik olmam diye cevap vericem bundan sonra. Ya kahretsin, her şeye böyle analitik yaklaşıyorum, normal insanlar gibi tepki veremiyorum. Halbuki ben de herkes gibi ağlayabilmek, gülebilmek isterim. Analitik bir insan için hayat çok zor :(

- İlk haftamda üstünde boylu boyunca bir A harfi, diğer tarafında rahatça okunabilecek büyüklükte Attractive yazan kafam kadar kulplu bardakla (kupa lafını hiç sevmem) yeterince iddialı bir başlangıç yaptığımı düşünüyordum zaten.

- O zaman neden aldın ulan tarramın anteni, başka harf mi yoktu, başka bardak mı yoktu diyenlere cevabım uzun olacak. Şimdi biz sevdicekimle aldık bu bardakları, her harfinden vardı, ben onun adının baş harfini, o benim adımın baş harfini aldı. Böyle şebeklikleri ilkgençlik yıllarında yarıp geçmiş arkadaşlar kusuruma bakmasın, römantik manada gelişimimi geç tamamladım ben. 20li yaşlarımın bir kısmını dahi tomruk olarak geçirdim. O yüzden milletin artık gördüğünde peff dediği birtakım şeyler bana şirin gelebiliyor. Önemli olan paylaştıkça artan tat. Hayır lan romatik komedi seyredecek kadar düşmedik daha, yok artık.

- Arkadaşınızın düğününde/nikahında taktığınız paraları, aldığınız altınları gelinin/damadın halasıgiller yesin istemiyorsanız hediye çeki yaptırın. Verilen miktar faturayı kesip arkasına yazıyorlar oluyor. Tabii bu daha pratik düşünülen zamanlarda, yoksa hediyenin fiyatı filan ayıp şeyler bunlar. (sanki çeyrek altının fiyatı gizli. peh işte)

- Hayatımda sadece bir defa gadın dergisi aldım (adı Elle), bi yerde karıştırırken hoşuma gitmişti özel sayı filan. Aylar geçti elimi sürmedim henüz. İkincisini de geçen gün aldım. Ben bu dergileri okuyan kadınların o moda fotoğraflarındaki Dior! Louboutin! Zac Posen! leri kapış kapış aldığına inanmıyorum. Alan illa ki var ama diğer çoğunluk ne yapsın? Gitsin zara'dan topshop'tan filan en benzeyenlerini alıp iğrenç Nine West ayakkabılar, çin malı naylon çantalarla bütünlesin, sonra bir ömür kredi kartı borcu faizi ödesin. Zaten kredi kartı olmasa, adam çıkarıp o kadar boktan bir çantaya elceğiziyle 180 teleyi saysa bi daha sksen almaz. Yazık tabi onlara.

- Jam!

-imaj kreditto nikki graziano

2 yorum:

Elmoş dedi ki...

Mütemadiyen (leşo Cosmopolitan harici) (kadın değil) moda dergisi alan bir insandan al sana gönüllü instraksyonlar:

Bu dergilerin her ay bir kaç look'u olur. Klasik kesimli tüvit etek-ceketle Chanel etkisi veyahut parlak tayt üstü yarasa kollarla seksenler ruhu falan gibi. Bunları adeta duvar boyası kataloğu gibi görmen gerek. Hepsini alman emredilmiyor, moda haftalarında nelerin önerildiği yansıtılıyor genellikle. Sen de evine uyacağını düşündüğün bir renk görürsen, aklına yazıyorsun. Bu seçimi ne etkileyebilir mesela; evin fazla güneş görmediği için ferah görünsün diye bej tercih edeyim dersin veyahut mobilyalarınla uysun diye bir sütunda daha riskli bir bordo denersin. Pencerelerin kenarına koyu lacivert çerçeve çekeyim de, manzara belirginleşsin dersin. O hesap.

Ayrıca bu sayfalarda denemediğin cilt ve saç ürünleriyle ilgili güzel bilgiler veyahut zengin insanların onbin elbiselerini eskimeden saklamak için kullandıkları anane yadigari sırlar gibi faydalı şeyler de bulunur. Kah alın bölgeni az yağlandıran nemlendirici bulmanda, kah kendi on elbiseni eskimeden saklamakta işe yarayabilir.

Ben bu moda/kadınsılık/bakım sektörünü direktoman elinin tersiyle itip, sonra kırklarında hala topuklu ayakkabılarının topuğunu yamuk yürümekten dolayı eğri eskiten, "ay bir düzgün kadın olamadım, gençliğim gitti" diye hayıflananlara karşıyım, HOCAM. Kendini nasıl görmek istiyorsan, o kadar yatırım yapacaksın(hem maddi, hem vakdi). Bu işler bedavadan olmuyor.

hevesli bardak dedi ki...

Ov, aydınlandım.

Pek tabii ki bir şeyin doğrusu aranacaksa en high-end'inden takip etmek, onu rehber edinmek en iyisi. İnternet olsun, gelişigüzel karıştırdığım (cosmopolitan hariç) moda dergisi olsun, bunlardan mühim şeyler öğrenmedim değil. Fakat bunu nasıl anlatsam bilmiyorum, bu rehberlerin bir rüzgarı, o rüzgara kapılmış ağaç dalı misali salınırken mal olup maymun olan bir kitlesi oluyor. İşte o kitle yüzünden çok şey gereksiz, çok şey overrated. Ha ne yapalım kökünü mü kazıyalım bu olayın, kabahat derginin mi, değil. İşte gelişigüzel nefret saçmak benimki.

(topuklu ayakkabıya yamuk basan çok sayıda genç kadın da var, gözlemledim. kişisel beceriksizlikten mi, yoksa üç kuruşa alınan ayakkabının ayakta paralanma süresinin kısalığından mı bilemedim.)

bunları da bilelim

Related Posts with Thumbnails